IşıkKaranlık

şairin elinde…

Takip et

© 2024. Designed by SosyalZoom.

Fotoğraflar: Engin Güneysu

SON BİR DEFA DAHA

Yeterince zaman var mı? Nereye kadar derinleştirebilirim partisyonumu? Kayıt için izin alabilecek miyiz? Plak şirketi “Yarına Ne Kaldı?” albümünü bitirip teslim ettiğimizde hareketli bir şarkıya daha ihtiyacımız olduğunu söylemişti. Aslında albüm bizim için kapanmıştı ama Raks Plaza Müzik’le çalışma şansını kaçırmak istemiyorduk.

İki sene boyunca iyi prova yaptığımız için kayıtlarda sorun yaşamıyorduk.Tanju Arıkan sağolsun, bize Marşandiz Stüdyoları’nda geceleri kayıt yapmak için izin vermişti. O sıralarda bizim tarzımıza yakın işler yapılmadığı için destekliyordu bizi, hatta bizden önce Hakan Kurşun albüm kaydını bitirmişti. Onu kayıtlarda ziyaret etmiştik, müzikal olarak, çalım ve kayıt olarak yüksek düzeyde bir albüm yapıyordu. Sıra bize geldiğinde enerjimiz yüksekti.

Burak bazı şarkıları sadece metronomun üzerine çalmıştı, kulağında pilot müzik bile yoktu, bütün partisyonlar hazırdı. Geceleri stüdyo boş olurdu, işi olmayan uyur, yorulan yer değiştirirdi. Selim masa başında olduğundan ve SSL kayıt masasını kullanmayı bilen tek tonmaister’imiz o olduğundan sadece onun için ara verirdik.

Edip Cansever’in “Gözleri” şiirini bestelemiştik albümde. Telif haklarını alabilmek için, Özdemir Asaf’ın oğlundan eşinin adresini alıp öylece gitmiştik evine. Kadıncağız kapıyı açıp karşısında Selim’le beni görünce hırsız sandı herhalde, korkulu gözlerle zinciri kaldırmayıp aradan sert bir ses tonuyla ne istediğimizi sormuştu. Durumu açıklayınca, yine zinciri kaldırmadan; “O işlerle kardeşim ilgileniyor” diyerek bize Nişantaşı’ındaki adresini vermişti. Tabi, durur muyuz, hemen soluğu orada aldık. Aslında Selim ile işin başından beri böyleydik, ilk albümün dağıtımını Unkapanı’ndan kasetleri alıp kendimiz yapmıştık. Sağolsun kardeşi hoş karşıladı bizi ama şiiri şarkıya oturtmak için bazı kelimeleri eksiltmiştik. Ona rağmen şiirin haklarını verdiler.

Albüm kaydını bitirdiğimizde mastering yapabilecek tek kişi olan Duyal Karagözoğlu’ndan rica etmiştik. Genelde mastering’leri asistanı Muammer Tokmak yapıyordu, Duyal abi kırmadı bizi ve kabul etti. Bu arada herkes şaşırmıştı, Duyal abi hiç kimseye mastering yapmıyordu. Tanju Abi niye bize de yapmıyorsun diye sorduğunda; “Böyle sound kimse çıkaramıyor ki” demiş. Bu bizi çok gururlandırmıştı.

Tanju Arıkan’a albümü götürdüğümüzde, kendi yapım şirketlerinden basmak için süre istedi bizden. Çok heyecanlıydık, aradan üç gün geçmeden geri döndüler, cevap olumsuzdu. Hatırlıyorum; Selim’le kafede oturuyorduk, ağzımızı bıçak açmıyordu, birden aklıma gündüz kayıtlarında ona uğradığım bir gün geldi: “Ya, Selim hani Pınar Aylin’in kaydına geldiğim gün sürekli espri yapan, enerjik biri vardı kimdi o?” diye sordum. “Ha, Ömer Abi o, Ömer Rıza Çam, Plaza Müzik’in patronu.” Çok canayakın biriydi Ömer Abi, hiç patron gibi durmuyordu. “Yani, ona götürsek albümü?” Ofisinin stüdyodan iki kilometre ileride olduğunu öğrenince bastırdım, Selim de aradı. Ömer abi ofisteymiş, gelin çıkmadan bekliyorum sizi deyince uçarcasına yanına gittik.

Bu yazılarda bahsettiğim insanlar bizim müzik hayatımızda önemli yere sahipler, bir hayali gerçekleştirmek için yanımızda olan, alternatif olan bir müziği ana akıma katabilmek adına bizimle emek veren kişiler. Ömer Abi ilk başta sadece CD olarak basmak istedi, o dönemlerde kaset satışları milyonlarla ölçülüyordu, haklıydı, sadece Pentagram yirmibin satışa ulaşmıştı. Biz kasedin de satacağına inanıyorduk. Solistle de tanışacağı bir toplantı daha ayarladık. Şansımıza Raks’ın halkla ilişkiler müdürü Bektaş Türk de oradaydı, Koray’la tanışınca diğer pop yıldızları gibi sunabileceklerine ikna etti Ömer Abi’yi. Yani Tarkan, Burak Kut ya da…

Ömer Rıza Çam da “Tamam  kaset basacağım ama bir şartım var; albüme hareketli bir şarkı daha yapacaksınız” dedi. Hemen kabul ettik ve hızla ayrıldık ofisten.

Serkan’la Burak’ı aradık arabaya girdiğimizde. Sende söz var mı, bu ara hiç beste kokladın mı, iyi bir riff olsa bize yeter diye her kafadan bir ses çıkıyordu. Saat akşam dokuz sularıydı. Stüdyo da boştu. Herkes toplanmış ve aletler kurulmuştu.

Şarkıyı kaydedip sabah Ömer Abinin masasına bırakmak istiyorduk. Ne geceydi ama, zamanla yarışıyorduk, Selim bir riff ile geldi, Serkan akorları bastı, Burak hemen kaptırdı, bir iki dize vardı, Koray ekledi üzerine, intro, vokal altı, köprü, nakarat derken sabah olmuştu. Kasede kaydettik. Ömer Abinin ofisinin önünde beklemeye başladık. Açıldığı anda masasına bıraktık ve uyumaya gittik.

Bazen çok kısa süre içinde ürettiklerimiz, davranış biçimlerimiz, söylediklerimiz tüm hayatımızı etkileyebiliyor, bazen de aylarca üzerinde düşündüklerimizin hiç öyle olmadığını görebiliyoruz. Bir gecede yaptığımız şarkı, tatildeyken bir günde çektiğimiz klip bizi tüm ülkeye tanıttı, uzun zaman uğraştığımız en sevilen albümümüzün çıkış şarkısı her yerde yayına yasaklandı. Hala en sevdiğim dizelerimden biridir: “Boşverin siz onları, bize bir şey kalmadı!”

Yorum bırakın: